22 Nisan 2012 Pazar

Hayat ertelemeye gelmez

İzlemeyi sürekli ertelediğim iki film vardı, pek çok şeyi yapmayı ertelediğim gibi.. Sanki vaktim olacağını nerden biliyosam.. Oysaki hayat hiç de öyle sandığım kadar avuçlarımın içinde değil.. Ben istemeden, ben yapmadan hiçbir şey gelmiyor kendiliğinden.. Erteledikçe kendimden gidiyor aslında.. Tabiki bu durum film izlemekten çok öte, yoksa hayatın sırrını iki film izlemeyi erteledim diye çözmedim=) Bu hayatın sırrı dedikleri şey de herkesin kendi mutluluğunun sırrı olsa gerek.. Benim kadar çabuk mutlu olabilen bir insan bile çözemediyse bu sırrı, çözmeye vakıf olanı tanımak isterdim doğrusu, bu da Tibet'e bir yolculuk demek sanırım.. Neyse konudan konuya atlıyorum ama ne zamandır da yazmamıştım, yaziyim bari içimden geldiği gibi biraz.. 
Güzel sahneydi..
İncir Reçeli filminden..
İzlediğim filmler; "Zenne" ve "İncir Reçeli".. Ben popüler olan filmleri biraz eskimeye başladıkları zaman izlemeyi seviyorum aslında ertelememin temel sebebi bu, ama tamam kabul ediyorum, biraz da tembelim.. İkisi de ölüm temalıydı.. Birbirini çok seven iki insan ve aralarına giren ölüm.. Kaybetmenin dayanılmaz ağırlığı bu kez iki filmde de ölümle geldi.. İzlerken şöyle bir duygu geçti içimden, en azından onlar seçmedi ayrılığı.. Tesellileri bu olmalı dedim.. Ertelemek dedim ya, şunu anladım ben, hayatta ertelenmemesi gereken tek şey "mutluluk".. Zor çünkü bulmak, buldunuz mu hiçbir şeye değişmemek lazım, mutluluk peşinden her şeyi getirir çünkü, başarıyı, güveni, paylaşmayı.. Ölümü beklememek lazım "şimdiki aklım olsaydı" demek için.. Hayat gerçekten çok kısa, büyük hırslar peşinde koşarken incitmemek lazım duyguları, öyle de böyle de geçiyor zaman, nasıl geçiyor, kimlerle geçiyor, nelerle geçiyor, bunların cevabı mutlu ediyorsa sizi yaşıyorsunuz bence, yoksa dünya kadar servetiniz olsa da hiç anlamı yok.. Bence hayatın size getirdiklerini geri çevirmeyin, sizi üzenlere da kapatın kalbinizi, çünkü Zenne'de de geçtiği gibi "kaderinizi değiştiremezsiniz".. 


İncir Reçeli'nden..


* Ben insanları arabanın camına vuran yağmur damlalarına benzetiyorum.. Bazen bir damla yavaşça aşağı doğru kayarken başka bi damlaya karışıp güçlenerek daha hızlı ilerler. Ben de sana karıştım aşkımm..İnsanlar acımasız,savurgan… Hiçbir şeyin sonu gelmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Bir gün şoförün camı açabileceğini hiç düşünmüyorlar.


* Yaz aşkım, hiç durmadan yaz, birbirlerini anlat onlara. Birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat. Birbirlerine karışmayı anlat, yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat. Sevişmeyi anlat onlara, en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat onlara.. 




2 yorum: