29 Şubat 2012 Çarşamba

Sevdiğim Sahneler -Roman Holiday-




Audrey Hepburn ve Gregory Peck’in başrollerini paylaştığı Roma Tatili’nin en sevdiğim
sahnelerinden oluşan bir kolaj paylaşıyorum, filmin sonu her ne kadar beklediğimiz mutlu son hikayesinden uzak da olsa, yaşadığımız hayatlar dışında farklı dünyaların olduğunu gösteren ve belki de mutluluğun aslında ait olduğumuzu sandığımız çevrede değil de başka yerlerde olabileceğini gösteren bir film. En azından bu açıdan algılamıştım izlediğimde=) Her hayal gerçek olur
mu bilinmez ama prensesimiz biraz gözü kara olsaydı belki o da hüzünlü bir sona imza atmamış olurdu..

Demirkubuz'dan taze haber

Zeki Demirkubuz, yeni filmi Yeraltı'nın gösterim tarihini Twitter'dan açıkladı.
Çekimleri Ankara'da geçen sene tamamlanan film, 13 Nisan'da gösterime giriyor.

Demirkubuz’un Dostoyevski'nin ‘Yeraltından Notlar’ yapıtından esinlenerek sinemaya uyarladığı Yeraltı, Ankara’da yalnız yaşayan memur Muharrem’in iç dünyasını anlatıyor.

Engin Günaydın'ın başrolünde olduğu filmin afişi de yayınlandı.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Kissing in the rain..


Çok güzel yağmur yağıyor dışarıda.. Herkes doğduğu mevsime ait hisseder ya kendini, ben yaz çocuğu değilim misal, ekimde doğmuşum, yağmur varmıymış bilmiyorum ama sonbaharı pek çok severim.. Yağmur başladı mı bir huzur kaplar içimi, tabi fönlü saçlarımı korumak için biraz sıkıntı çeksem de ayrıdır yağmurun tadı bende.. Şimdi de camın önünde, elimde şarabım, pek havalıyım=) Dedim ki boş boş oturmiyim böyle, en iyisi bir liste hazırliyim, yağmur olsun filmlerin içinde.. Bakalım neler gelecek aklıma..


GARDEN STATE

THE NOTEBOOK


BREAKFAST AT TIFFANY'S



CINEMA PARADISO



YAZ BEKARI   



MATCH POINT



FOUR WEDDINGS AND A FUNERAL



SINGING IN THE RAIN




Oscar'lar emin ellerde!


10 dalda aday gösterilen "The Artist", 5 dalda Oscar kazandı ve En İyi Film Ödülü'ne layık görülen ikinci sessiz film oldu. 1929'da yapılan ilk Oscar Ödül Töreni'nde ''Wings'' adlı sessiz film, En İyi Film seçilmişti.

Filmin Altın Tasma ödüllü dört ayaklı oyuncusu Uggie, En İyi Film ödülünü almak için yönetmen Michel Hazanavicius ile sahneye çıktı ve büyük alkış aldı.

Martin Scorsese'nin 11 dalda aday gösterilen ''Hugo'' adlı filmi de geceden En İyi Sanat Yönetmeni, En İyi Sinematografi ve En İyi Görsel Efekt dahil olmak üzere 5 ödülle ayrıldı.

Akademinin Los Angeles'taki Kodak Tiyatrosu'nda düzenlediği 84. Oscar töreninde ''Demir Leydi'' adlı filmde İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'i canlandıran Meryl Streep, üçüncü kez En İyi Kadın Oyuncu seçildi. 62 yaşındaki oyuncu, 17 kez Oscar'a aday gösterilerek ulaşılması zor bir rekora imza atmıştı.

The Artist filmi, Jean Dujardin'e En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getirdi.

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü ''Duyguların Rengi'' adlı filmdeki performansıyla Octavia Spencer'a, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü ise ''Beginners'' filmindeki rolüyle Christopher Plummer'a verildi.

En İyi Yabancı Filmi Ödülü'ne ise İran'dan ''A Separation'' filmi layık görüldü. Filmin yönetmeni ve yapımcısı Asghar Farhadi, ödül töreninde yaptığı konuşmada ''Bugün bizi dünyanın dört bir yanında milyonlarca İranlı seyrediyor. Eminim hepsi çok mutlular. İran haklı mutlu çünkü siyasetçilerin savaş, tehdit ve saldırıdan söz ettiği bir dönemde ülkelerinin ismi, siyasetin tozu altında saklanan zengin, köklü bir tarihe sahip ve muhteşem kültürü ile anılıyor'' dedi.

En İyi Orijinal Senaryo Ödülünü ''Paris'te Geceyarısı'' filmi ile Woody Allen, En İyi Uyarlama Senaryo Ödülünü ise ''Senden Bana Kalan'' filmi ile Alexander Payne kazandı.

ÖDÜLLER

84. ödüllerini kazananların listesi şöyle:


En İyi Film: The Artist

En İyi Yönetmen: Michel Hazanavicius (The Artist)

En İyi Kadın Oyuncu: Meryl Streep (Demir Leydi)

En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin (The Artist)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Octavia Spencer (Duyguların Rengi)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Christopher Plummer (Beginners)

En İyi Yabancı Film: A Separation (İran)

En İyi Belgesel: Undefeated

En İyi Özgün Senaryo: Woody Allen (Paris'te Geceyarısı)

En İyi Uyarlama Senaryo:
Alexander Payne, Nat Faxon and Jim Rash (Senden Bana Kalan)

En İyi Animasyon: Rango

En İyi Kısa Animasyon: The Fantastic Flying Books of Mr. Morris Lessmore

En İyi Sanat Yönetmeni: Hugo

En İyi Sinematografi: Hugo

En İyi Kostüm Tasarımı: The Artist

En İyi Makyaj: Demir Leydi

En İyi Kısa Metrajlı Belgesel: Saving Face

En İyi Canlı Aksiyon Kısa Film: The Shore

En İyi Görsel Efekt: Hugo

En İyi Film Montajı: Ejderha Dövmeli Kız

En İyi Ses Montajı: Hugo

En iyi Ses Miksajı: Hugo

En İyi Müzik: The Artist

En iyi orijinal şarkı: Man or Muppet (The Muppets)

Jean Hersholt İnsanlık Ödülü: Oprah Winfrey

Onur Ödülü: James Earl Jones

Onur Ödülü: Dick Smith

Gordon E. Sawyer Ödülü: Douglas Trumbull

Benim adaylarım neydi peki, bakalım kaç tanesini tutturabilmişim=)

En iyi film, "The Artist"
En iyi erkek oyuncu; Jean Dujardin "The Artist"

En iyi kadın oyuncu; Glenn Close "Albert Nobbs"
En iyi yönetmen; Martin Scorsese - ''Hugo''
En iyi yardımcı erkek oyuncu; Jonah Hill ''Moneyball"
En iyi yardımcı kadın oyuncu; Octavia Spencer ''The Help''
En iyi orjinal senaryo; Woody Allen ''Midnight in Paris''

En iyi uyarlama senaryo; John Logan ''Hugo''

Eh işte=)







26 Şubat 2012 Pazar

En beğenilen filmlere ek gösterim


Fesival bitmesin diyenlerin gözü aydın. !f İstanbul, bu yılki programının en beğenilen filmlerini kaçıranlara ikinci bir fırsat veriyor!

27 Şubat – 1 Mart arası AFM Fitaş’ta tam 8 film tekrar izleyiciyle buluşacak.

50/50 / Şansa Bak (99’)
27 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 19:30
Sigara içmeyen, alkol kullanmayan 27 yaşındaki genç bir radyo programı yazarının kanserle mücadelesi anlatan bir filmden komedi olması pek beklenemez öyle değil mi? Ama Şansa Bak gerçekten de komik! Senarist Will Reiser’ın kendi hayatından yola çıkarak yazdığı hikayede trajedi, mizah ve gerçekçilik dozu tam ayarında.

Babycall / Ölümün Sesi (96’)
28 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 19:30

Kadının en içsel korkularını rahatsız edici ve sinir bozucu bir gerilime dönüştürerek sorunun kökenine inen Ölümün Sesi, ürpertici ve tedirgin edici İskandinav tarzı bir psikolojik gerilim. Yani biraz mesafeli ama yoğun, sade ama derin ve çok gerçekçi.

Bellflower / Arıza Aşk (103’)
27 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 21:30
Distopik bir fantezi olan Arıza Aşk, zamanlarını ateşli aygıtlarla haşır neşir olarak geçiren iki yakın arkadaşın aşkla başlayıp karabasana dönüşen hikayesini anlatıyor. Yönetmen Evan Glodell, filmde aynı zamanda oyunculuğuyla da göz dolduruyor.

Take This Waltz / Bu Dans Senin (116’)
28 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 21:30

Bu Dans Senin uzun süreli ilişkilerin arzularımızı ve kendimizle ilgili fikirlerimizi nasıl şekillendirdiğini, kahkahalar atarak izlememize olanak veriyor ve yönetmen Sarah Polley, bir kez daha, en dile gelmeyen duygularımıza yumuşakça tercüman olabileceğini kanıtlıyor.


Nana (68’)
29 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 19:30
Yönetmen Valérie Massadian, bu nefis ilk filminde, nesnelerin ve dünyanın çocuksu tersyüz edilişini övüyor ve bizi Nana'nın dünyasıyla tanıştırıyor. Nana, çocukluğun karanlık ve soğuk gecesine yapılan bir yolculuk.

Un amour de jeunesse / Goodbye First Love / Elveda İlk Aşk (110’)
29 Şubat 2012, AFM Fitaş 1, 21:30

Elveda İlk Aşk, hem büyüten, hem de kalp yakan ilk aşkın en gerçekçi sinema uyarlamalarından biri. Yönetmen Mia Hansen-Løve’ın içinizdeki gömülü anıları uyandıracağı film, Camille ile Sullivan arasında doğan ilk aşkın hikayesini izleyiciyle paylaşıyor.

Off Beat / Aksak Ritim (95’)
1 Mart 2012, AFM Fitaş 1, 19:30
2008 Keş!f Yarışması'nın Jüri Özel Ödülü'nü Chrigu adlı belgeseliyle alan Jan Gassman, Aksak Ritim ile !f'e dönüyor. Film, sevginin komut, hüküm ya da sınıflandırma kabul etmeyen o her şeye kadir doğasını usulca mercek altına alıyor.

Take Shelter / Sığınak (120’)
1 Mart 2012, AFM Fitaş 1, 21:30
Sığınak, hem bir gerilim filmi hem aile draması hem de doğaüstü bir korku filmi. Cannes dahil tam 10 ödül alan Jeff Nicholas yönetmenliğimndeki film açılış sahnesinden itibaren izleyiciyi kilitleyip sonunda hiç beklenmedik şekillerde savurup atacak filmlerden biri.


En kötüler yolda..



Amerikan sinemasının "en kötülerinin" belirlendiği "Ahududu Ödülleri" (Razzie Award) adayları açıklandı. "Jack and Jill" adlı filminde hem kadın hem de erkeği canlandıran ABD’li aktör Adam Sandler, oyuncu, yapımcı ve senaryo yazarı olarak oyunculuğu ya da filmleriyle 11 dalda aday gösterilerek, Eddie Murphy'nin bu alandaki rekorunu elinden aldı.


"Adududu Ödülleri" adaylarından bazıları şöyle:

EN KÖTÜ FİLM

Bucky Larson
Jack and Jill
New Year's Eve
The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1
Transformers: Dark of the Moon

EN KÖTÜ SENARYO

Adam Sandler, Allen Covert ve Nick Swardson (Bucky Larson)
Steve Koren, Adam Sandler ve Ben Zook (Jack and Jill)
Katherine Fugate (New Year's Eve)
Melissa Rosenberg (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)
Ehren Kruger (Transformers: Dark of the Moon)

EN KÖTÜ YÖNETMEN

Tom Brady (Bucky Larson)
Dennis Dugan (Jack and Jill) ve (Just Go With It)
Garry Marshall (New Year's Eve)
Bill Condon (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)
Michael Bay (Transformers: Dark of the Moon)

EN KÖTÜ ERKEK OYUNCU

Nick Swardson (Bucky Larson)
Russell Brand (Arthur)
Nicolas Cage (Drive Angry, Season of the Witch, Trespass)
Taylor Lautner (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1, Abduction)
Adam Sandler (Jack and Jill) ve (Just Go with It)


EN KÖTÜ KADIN OYUNCU

Martin Lawrence (Big Mommas: Like Father, Like Son)
Sarah Palin (The Undefeated)
Adam Sandler (Jack and Jill)
Sarah Jessica Parker (I Don’t Know How She Does It) ve (New Year's Eve)
Kristen Stewart (The Twilight Saga: Breaking Dawn — Part 1)

"Ahududu Ödülleri", bu yıl ilk kez Oscar ödüllerinden bir gece önce değil, 1 Nisan'da sahiplerini bulacak.






24 Şubat 2012 Cuma

Spielberg'in kamerasından Ermeni soykırımı!


Oscar ödüllü yönetmen Steven Spielberg, 1915 Ermeni iddialarını konu alan bir film için, Ermeni Ulusal Sinema Merkezi'yle masaya oturdu.


Filmde hem Ermeni aktörlerin hem de dünyaca ünlü isimlerin rol almasının beklendiği kaydedildi. Spielberg'in yönettiği 1993 yapımı 'Schindler'in Listesi', 'tüm zamanların en iyi filmleri' arasında gösteriliyor. 300 milyon doların üstünde gişe hasılatı elde eden film Oscar, Altın Küre, BAFTA ve Grammy ödülleri kazanmıştı.(aa)

Feminist sinema 100 yaşında

Bu yıl Feminist Sinema'nın 100'üncü, Filmmor'un 10. yılının kutlanacağı Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali'nde, 20'yi aşkın ülkeden 70 film izleyiciyle buluşacak. Festival İstanbul'un ardından Van'a da gidecek, gösterimler çadırkentlerde yapılacak.

Uluslararası Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali, 9 Mart'ta Pera Müzesi'nde yapılacak açılış töreniyle başlayacak.
Büyük Londra Oteli'nde düzenlenen basın toplantısında konuşan Festival Koordinatörü Melek Özman, festivalde 20'yi aşkın ülkeden 70 filmin gösterileceğini belirtti.

Özman, ''Hayat Geçer. Bir Kadın Görür. Bir Film Yapar. Hayatı film yapan kadınlara saygıyla'' sloganıyla düzenlenen festivalde, dünyanın farklı ülkelerinden film yönetmenlerinin de sinemaseverlerle birlikte olacağını, tema bölümleri, toplu gösterimler, panel, konferans ve atölyelerle festivalin 10. yaşının kutlanacağını anlattı.

Festivalin, İstanbul'un ardından Çanakkale, Van ve Hakkari'de gerçekleştirileceğini belirten Özman, ''Van'daki gösterimler çadırkentler ve prefabrik konutlarda yapılacak'' dedi.
Basın toplantısında konuşan Festival Program ekibinden Yasemin Temizarabacı da, festivalin temaları ve filmler hakkında bilgi verdi.
Altın Bamya Akademi Jürisi Esin Küçüktepepınar da, ''Altın Bamya'' ödülünü vermemeyi çok arzuladıklarını, ancak bu yıl yine bu ödüle aday çok kalabalık bir liste izlediklerini söyledi.
Ödül kıstası konusunda yanlış anlama olduğunu da belirten Küçüktepepınar, filmlerde kadın karakterlerin ''kötü karakter'' olarak gösterilmesinin adaylık kıstası olmadığını vurgulayarak, ''Kadın karakter rollerinin yeterince özenli olmayan karton karakterler olarak gösterilmesi, başrol olan erkeği destekleme amacıyla erkek rolüne bağlı bir kadın rolü olarak çıkarılması gibi kıstaslarla seçim yapıyoruz'' diye konuştu.
FEMİNİST SİNEMANIN 100. YILI

Festivalde temalarından biri, ''Feminist Sinemanın 100, Filmmor'un 10 Yılı (Elemtere Fiş Kem Gözlere Şiş)'' olacak. Bu bölümde dünya sinema tarihinin ilk filmini çeken kadın yönetmen Alice Guy-Blache'dan başlayarak kadınların sinema tarihinin öncü yönetmenlerinin, feminist sinemanın yanı sıra sinemanın klasikleri arasına giren filmleri izlenebilecek.
''Kadınların Sineması'' temasıyla düzenlenecek bir başka bölümde ise dünyanın farklı ülkelerinden 33 filmden 18'i, gala gösterimiyle Türkiye'de ilk kez izleyici karşısına çıkacak.
Festivalde, Belçikalı feminist yönetmen Marie Mandy bu yıl toplu gösterimiyle Türkiye'deki sinema izleyicileriyle buluşacak. Toplu gösterimde, kadın yönetmenlerin aşkı, tutkuyu ve cinselliği nasıl filme aldığının izini süren, Sally Potter, Agnes Varda, Catherine Breillat, Doris Dörrie, Deepa Mehta, Müfide Tlatli, Safi Faye ve Jane Campion mülakatlarıyla kadın sinemasında cesur bir yolculuğa çıkan ''Tutkuyu Filme Almak (Filming Desire: A Journey Through Women's Film)'' filminin gösterimi yapılacak.
Toplu gösterimde, ''Nekahat Güncesi'', ''Yapay Rahim'', ''Bedensiz Doğum'', ''Ailelerimiz ve Hayat'', ''Memeler de Küçük Şeyler Gibi Başlar'' ve ''Judith'' filmleri de izlenebilecek.
2 ÖZEL BÖLÜM

Festivalin bu yıl 2 de özel bölümü olacak. ''Tunus'un Yaseminleri'' başlıklı özel bölümde, Kalthoum Bornaz'ın ''Dünyanın Yarısı'', Nejia Ben Mabrouk'un ''Sema'', Nadia El Fani'nin belgeseli ''Laiklik İnşallah!'' izlenebilecek.
İkinci özel bölüm ''Cins-iyet-ler''de ise cinsiyet ve cinsel kimlik meselelerine dair filmler yer alıyor.
Açılış töreni 9 Mart'ta Pera Müzesi'nde yapılacak festivalin, 19 Mart'ta Hollanda Konsolosluğu'nda yapılacak kapanış töreninde ise kadın kimliğini negatif gösteren filmlere verilen ''4. Altın Bamya Ödül Töreni'' gerçekleştirilecek.
Festivalde, atölye, panel ve söyleşilerin yanı sıra festival konuklarından Marie Mandy, Marleen Gorris, Müfide Tlatli ve Rahşan Bani-Etemad ile festival izleyicisine özel atölye-söyleşileri de yer alacak.
Festival İstanbul'un ardından, Van Kadın Derneği ortaklığıyla Van'da, Yüksekova Kadın Derneği ortaklığıyla Hakkari'de, Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği ortaklığıyla Çanakkale'de sürecek.
Festival biletleri: 3TL / Bütün filmler Türkçe elektronik altyazıyla gösterilecek.

Ayrıntılı bilgi için: www.filmmor.org

Sevdiğim Sahneler -One Day-



One Day 2011'in en romantik filmlerinden biriydi bence. Kimine göre klişe sahneler olabilir filmde, hatta en başta yeşilçam filmlerinden "Senede Bir Gün"ü çağrıştırmadı değil=) ama zamanın ne kadar çabuk geçtiğine, geçerken neler götürüp neler getirdiğine dair güzel mesajları vardı bence. Filmin en etkilendiğim sahnesi ise geçmişten kesitlerle süslenmiş final sahnesi ve baba-kız arasında geçen diyalogtu.. Böylece filmin sonunu da göstermiş oldum galiba=)

Do you miss her?

Of course I do, she was my best friend..

Oscar hakkında her şey

ntvmsnbc, Oscar ile ilgili harika bir dosya hazırlamış, bu yıl 84.sü gerçekleşecek olan ödül töreni ile merak ettiğiniz her şey, görselleriyle beraber aşağıdaki linkte;)

http://oscar.ntvmsnbc.com/2012/

Vizyona girenler (24 Şubat)



Başrolünde George Clooney'nin yer aldığı Oscar'ın favori filmlerinden 'Senden Bana Kalan' (The Descendants) haftanın tek filmi...
Kaui Hart Hemmings'in aynı adlı romanından uyarlanan filmin yönetmenliğini ''Sideways'' ile Oscar kazanan Alexander Payne yaptı.


5 dalda Oscar adaylığı ve 2 dalda kazandığı ''Altın Küre (En İyi Film ve En İyi Erkek Oyuncu)'' ile yılın en iddialı yapımlarından biri olarak gösterilen ''The Descendants''ın başrolünde, George Clooney yer aldı.

Mizahla dramın bir arada barındığı filmde, bir deniz kazasında eşi ağır yaralanan ve Hawai'de büyük bir arazinin mirasçılarından olan Matt'ın, kaza sonrasında 2 kızıyla yeniden bir bağ kurmaya çalışması konu ediliyor.
Benim kişisel görüşüm, George Clooney karizması tabiki filmde en şiddetli biçimde kendini hissettiriyor. Ayrıca film boyunca sergilediği sempatik hallerini göz ardı etmemek lazım. Ama Oscar yarışında bana göre Jean Dujardin'den daha şanslı değil..





22 Şubat 2012 Çarşamba

'En İyi Film'i Michael Douglas verecek

Hindustan Times'ın haberine göre Los Angeles'ta Pazar günü bu yılki sahiplerini bulacak ödül töreninde "en iyi film"in sahibi, ödülünü 67 yaşındaki ünlü oyuncu Douglas'ın elinden alacak.
En iyi film ödülünün adayları The Artist, The Descendants, Extremely Loud & Incredibly Close, The Help, Midnight in Paris, Moneyball, The Tree of Life, War Horse ve Hugo.

Douglas en iyi erkek oyuncu ödülünü Wall Street filmindeki başarısıyla 1987'de almıştı. 1975'te en iyi film Oscar'ı Douglas'ın yapımcılığını üstlendiği "One Flew Over The Cuckoo's Nest" filminin olmuştu.

Sevdiğim sahneler.. -A Beautiful Mind-



Hayatta hiçbir şeyin imkansız olmadığını ve hak eden herkesin bir gün mutlaka takdir kazanacağını gözler önüne seren, gerçek bir yaşam öyküsünden uyarlanmış harika bir film A Beautiful Mind. 2002 yılında 8 dalda aday olduğu Oscar Ödüllerinden en iyi film dalı da dahil olmak üzere 4'ünü kazanmayı başarmış filmde her ne kadar Russel Crowe aday olduğu en iyi erkek dalındaki Oscar'ı "Training Day"daki performansıyla Denzel Washington'a kaptırmış olsa da inanılmaz oyunculuğuyla göz kamaştırdığını söyleyebiliriz. Özellikle filmin bu sahnesi beni benden almış olup gözyaşlarına boğmuştur..=)

20 Şubat 2012 Pazartesi

!f İstanbul'da Pazartesi


Bugün 5. gününe giren festival "fantastik" bir filmle açılıyor. Yönetmenliğini Panos Cosmatos'un yaptığı ve Stanley Kubrick, David Cronenberg, David Lynch tarzı bilimkurgu distopyalarının peşinden giden Kara Gökkuşağının Ötesi (Beyond The Black Rainbow), tür sinemasına farklı bir bakış atıyor. Festivalin Arka Bahçe bölümünde kendine yer bulan The Interrupters / Müdahaleciler, bir toplumsal bilinçlenme organizasyonu olan CeaseFire hareketi etrafında yaşanan olaylara odaklanıyor ve Chicago gettolarının nabzını tutuyor. Yönetmeni William Eubank'a Atina Film Festivali'nde En İyi Yönetmen Ödülü'nü getiren Love / Sevgi ise, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun yalnız kalan bir adamın hayatından bir kesiti perdeye taşıyor.

Festivalde bugün, ödüllü yarışma bölümü olan Keş!f programından 3 film izleyici ile buluşacak. Masum Cumartesi (V Subbotu), dünyanın en büyük nükleer faciası Çernobil'i; Sur la planche / Kıyıda, çalıştıkları işten nefret eden 3 kadının hayat mücadelesini ve Meksika yapımı Machete Dili (El Lenguaje de los machete) ise vurucu bir aşk hikâyesini anlatıyor.

Hit Filmler bölümünde günün öne çıkan yapımı ise ABD yapımı Arıza Aşk (Bellflower). Evan Glodell'in yönetmenliğini yaptığı ve geçtiğimiz yıl pek çok festival gezen film, Mad Maxvari bir dünyada aşkla başlayıp karabasana dönüşen distopik bir fantezi olarak dikkat çekiyor. Festivalde günün son filmleri gerçek hayat deneylerini sinema deneylerine dönüştüren yapımlara ev sahipliği yapan e-şıkkı'na ayrılmış. Bu bölümde ergenlik sıkıntılarına sıra dışı bir bakış atan film 17 Kız (17 filles) ve eşi benzeri olmayan bir aşk hikâyesini anlatan Eskiden Buralar Hep Yerçekimiydi (Gravity Was Everywhere Back Then) filmleri seyirciyle buluşacak. Özellikle Eskiden Buralar Hep Yerçekimiydi kaçırılmaması gereken bir seyirlik olarak öne çıkıyor...

Antonio Banderas, Picasso Oluyor!



Ünlü aktör Antonio Banderas, İspanyol ve dünya sinemasının yaşayan en büyük yönetmenlerinden Carlos Saura'nın 33 Dias (33 Gün) isimli yeni projesinin kadrosuna, ünlü ressam Pablo Picasso rolüyle dahil oldu. 8 milyon dolar bütçeye sahip film, ressamın 33 günde bitirdiği ünlü tablosu Guernica'nın yapılışı sırasında yaşananlara ve ressamın sevgilisi Dora Maar'la olan ilişkisine odaklanacak.

İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanyası'na ait Luftwaffe askerlerine bağlı Kondor Lejyonu'na ve faşist İtalyan yönetimine ait Lejyoner Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçaklarının bir Bask şehri olan Guernica'ya gerçekleştirdiği bombardımanı anlatan tablo, savaşın neden olduğu vahşet ve zulmü simgelemenin yanında üç buçuk saatte ölen binlerce masum insanın anısına da bir saygı duruşu niteliğini taşıyor.

Proje hakkında İspanyol gazetesi El Pais'e konuşan Banderas, "Picasso karakteri uzun bir süredir peşimde olan bir roldü ama ben sürekli reddetmiştim. Picasso, fazlasıyla saygıyı hak eden bir isim ve ben artık bu rolü canlandırmak için hazırım. Özellikle de Malaga'da, Picasso'nun doğduğu yere dört blok ötede bir yerde doğmuş biri olarak," şeklinde konuştu.

Senaryosu yönetmen Carlos Saura tarafından yazılan filmin çekimleri önümüzdeki yaz Paris ve Guernica'da gerçekleştirilecek.

Meraklısına not: İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi işgali altındaki Paris'te bulunan Gestapo subayı, Picasso'nun evinde Guernica tablosunu görür ve sorar; “Bunu siz mi yaptınız?” Picasso şöyle cevap verir: “Hayır, siz yaptınız...”

Bu filmin sonu sizde saklı!

Hislerinizle değişen senaryosu ve sonu olmayan HiperMevcudiyet, !f kapsamında SALT Beyoğlu’nda izlenebilir.

Tek kişilik bir kısa film deneyimini eşi benzeri görülmemiş etkileşimli sinema örneklerinden birine çeviren sanatçılar izleyicilerine bilişsel bilimler ve sinemanın karma okumasını sunuyor. Film süresince izleyici filmi ‘bilinçsiz’ müdahalelerle yönlendiriyor. Film hislerinizi beyninizden okuyor, hikayesini size göre şekillendiriyor.
Her izlenişte farklı bir senaryoyla sonlanabilecek bu kısa filmde EEG cihazı, sofistike bilgisayar yazılımları ve kaliteli bir video prodüksiyon yer alıyor. Çıkışta izleyicileri küçük de bir süpriz bekliyor.

HiperMevcudiyet / HyperPresence !f İstanbul Film Festivali kapsamında 26 Şubat son gün olmak  üzere hergün saat 15.00 – 18.00 arasında SALT Beyoğlu’nda izlenebilir.

19 Şubat 2012 Pazar

Sevdiğim sahneler..-Breakfast at Tiffany's-

 Hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri Breakfast at Tiffany's.. Neden bu kadar etkileniyorum bilmiyorum, belki henüz ne istediğini bilen ama istediği şeye henüz kavuşamamış bir kadının öyküsünü çok saf bir dille anlattığı içindir. Belki Holly'nin en mutsuz zamanlarında bile benim gibi gülümsemeyi başarabilmiş olmasındandır.. Herkesin onun gibi mutlu sona ulaşabilmesi dileğiyle, filmin en sevdiğim  ve içime huzur veren açılış sahnesini paylaşıyorum bu güneşli ama soğuk pazar gününde sıcacık lattemi yudumlarken ve dee bir kez daha izliyorum böylece sevgili dinleyiciler.. Teknik meseleleri halledemeyince ben de anonsları buraya yaziyim bari dedim=)

Ferzan Özpetek yeni filmini anlattı


Uzun yıllardır İtalya'da yaşayan Türk yönetmen Ferzan Özpetek'in yeni filmi "Magnifica Presenza" gösterime girmek için gün sayıyor.
Yakın tarihte yeni filmiyle sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanan başarılı yönetmen, yeni filmi Magnifica Presenza'ya dair ilk ipuçlarını ilk kez açıkladı.

Bugüne kadar Hamam, Harem Suare, Cahil Periler, Karşı Pencere, Kutsal Yürek, Mükemmel Bir Gün, Bir Ömür Yetmez ve Serseri Mayınlar gibi başarılı filmlere imza atan Özpetek, Türkçe ismi "Şahane Misafir" olarak belirlenen son filmi hakkında "Daha değişik bir film. Hayatın içinde olan her şey var. İnsanın güldüğü veya ağladığı durumların yanı sıra burada üçüncü bir durum var, o da korku. Bu film hayatı anlattığı için, hayatın içinde de sadece gülmek ya da sadece ağlamak olmadığı için, ikisinin karıştığı bir şey olması daha güzel oluyor. İzleyici bunlarla karşılaşacak" dedi.


Cem Yılmaz'ın oyunculuğunun çok övgü aldığını söyleyen Ferzan Özpetek, "Şimdiye kadar hiç karşılaşmadığımız bir Cem Yılmaz olacak filmde. Çok değişik bir rolü var" dedi.

Ferzan Özpetek diğer filmlerinde olduğu gibi, bu filminde de başarılı sanatçı Sezen Aksu'nun şarkılarının yer alacağını dile getirerek, "Filmin birçok müziğini Sezen Aksu yaptı. Filmde, İtalyan Pasquale Catalano ile birlikte Sezen Aksu'nun parçaları var" dedi.
Filmin 16 Mart'ta İtalya'da, 30 Mart'ta da Türkiye'de vizyona girmesi bekleniyor.


Altın Ayı İtalya'da


62. Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" ödülünü, yönetmenliğini rejisör kardeşler Paolo ve Vittorio Taviani'nin yaptığı "Cesare deve morire" (Sezar Ölmeli) adlı film kazandı. Böylece 8. kez bir İtalyan filmi "Altın Ayı" ödülünü almış oldu.
En iyi kadın oyuncu dalında "Gümüş Ayı" ödülü Kongolu oyuncu Rachel Mwanza'ya verildi. Mwanza, Kanadalı rejisör Kim Nguyen'in "Rebelle" (Militan) adlı filmindeki rolüyle ödülün sahibi oldu.

En iyi erkek oyuncu dalında ise "Gümüş Ayı" ödülü, Nikolaj Arcel'in "Kraliçe ve doktoru" adlı filmindeki Danimarka Kralı 7. Christian'ı canlandırdığı rolüyle Danimarkalı oyuncu Boe Folsgaard'a verildi.


En iyi film dalında "Sadece Rüzgar" (Csak a szel) adlı Macar filmi "Gümüş Ayı" ödülüne layık görüldü. Bir Macar köyünde yaşayan çingenelere yönelik bir cinayet serisinin konu edildiği filmin yönetmeni Bence Fliegauf da Jüri Büyük Ödülü'nü aldı.


Alman kameraman Lutz Reitemeier de "Beyaz Geyiğin Ülkesi" (Bai Lu Yuan) adlı Çin filmindeki sanatsal çalışmasından dolayı "Gümüş Ayı" ödülüne layık görüldü.

17 Şubat 2012 Cuma

Bu hafta vizyona girenler (17 Şubat)

FETİH 1453

Yönetmen:
Faruk Aksoy
Oyuncular: Devrim Evin, İbrahim Çelikkol, Dilek Serbest
Senaryo: Atilla Engin, İrfan Saruhan

“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir” der Hz. Muhammed. 1453’te Bizans’ın güçlü savunmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu’nun 7. padişahı Sultan 2. Mehmet (Devrim Evin) bu kehaneti gerçekleştiren hükümdar olacaktır.

HAYALET SÜRÜCÜ 2 (Ghost Rider: Spirit Of Vengeance)
Yönetmen: Mark Neveldine, Brian Taylor
Oyuncular: Nicolas Cage, Ciarán Hinds, Fergus Riordan

Hayalet Sürücü Johnny Blaze (Nicolas Cage) hâlâ şeytani lanetiyle yaşamakta ve Doğu Avrupa’da gizlenmektedir. Kiliseye bağlı gizli bir tarikat tarafından, Danny (Fergus Riordan) adlı çocuğu Şeytan’dan (Ciarán Hinds) korumakla görevlendirilir. Önceleri Hayalet Sürücü’nün gücünü kullanmakta isteksiz olsa da çocuğu korumanın tek yolunun motosikletini sürmek olduğunu anlar.

MUPPETS (The Muppets)
Yönetmen: James Bobin
Oyuncular: Jason Segel, Amy Adams, Chris Cooper

Gary (Jason Segel) ve kızarkadaşı Mary (Amy Adams), petrolcü Tex Richman’ın (Chris Cooper) Kukla Tiyatrosu’nu yerle bir etme planını keşfettiklerinde Bugüne Kadarki En Büyük Kukla Televizyon Yardım Kampanyası’nı sahnelemek ve tiyatroyu kurtarmak için gereken 10 milyon doları toplamak amacıyla kuklaları yeniden biraraya getirmesi için Kermit’e yardım etmeye karar verirler.

Perşembe filmleri..

Goethe-Institut İstanbul, Şubat ve Mart aylarının Perşembe günleri saat 19.00'da son iki yıla ait Alman filmlerinden bir seçki sunuyor.Ücretsiz olan bu seçki Şubat ayında iki filmle başlıyor. 16 Şubat'ta gösterilecek David Sieveking'in çektiği "David Wants to Fly" isimli belgeselde, genç yönetmen David, Hint esintileri taşıyan tarikatın peşinden transandental meditasyon yollarına düşüyor. 23 Şubat'ta gösterilecek "So glücklich war ich noch nie/Daha Mutlu Olamazdım" ise tanınmış televizyon senaryo yazarı Alexander Adolphs'un çektiği bir komedi ve izleyicileri çekici bir dolandırıcının maceralarını izlemeye davet ediyor.

Senin pencerenden hayat


Bu yıl 30. yaşını kutlayan PİMAPEN, teması 'hayat' olan mizahi kısa film ve animasyon yarışması düzenliyor. 'Senin Pencerenden Hayat' konusunu mizahi bir dille anlatacak filmlerin süresi 3 dakikayı aşmayacak. DVD formatında gönderilmesi gereken filmlerin, yarışmada değerlendirilebilmesi için 1 Ocak 2012 tarihinden sonra çekilmiş olması gerekiyor. 15 Mart'a kadar başvurulabilecek yarışmanın büyük ödülü ise kısa film ve animasyon dalında 5.000'er TL. Detaylı bilgi ve katılım koşulları için: www.facebook.com/pimapen.com.tr

16 Şubat 2012 Perşembe

Oscar adaylarım=)



Akademi ödüllerine sayılı günler kala sinemaseverler de kendi adaylarını açıklamaya devam ediyor. E madem ben de sinemaseverim, neden benim de adaylarım olmasın ki.. Hemmen başlıyorum, işte adaylarım;

En iyi film, "The Artist"
En iyi erkek oyuncu; Jean Dujardin "The Artist"
En iyi kadın oyuncu; Glenn Close "Albert Nobbs"
En iyi yönetmen; Martin Scorsese - ''Hugo''
En iyi yardımcı erkek oyuncu; Jonah Hill ''Moneyball"
En iyi yardımcı kadın oyuncu; Octavia Spencer ''The Help''
En iyi orjinal senaryo; Woody Allen ''Midnight in Paris''
En iyi uyarlama senaryo; John Logan ''Hugo''


Bakalım, 26 Şubat'a kadar karar değiştirmezsem şimdilik böyle adaylarım=)

!f'in gözdeleri

11. Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nin, yani kısa ismiyle !f'in İstanbul ayağı bugün başladı. Belgesellerden hit filmlere farklı yönleriyle insanı çekecek onlarca film söz konusu... İşte kaçırılmaması gerekenler;


Weekend: Bildik unsurları kullanarak günden güne tanıdıklık hissi veren gey filmlerine alışılmışın epey dışında bir açılım yapmakla kalmıyor. Britanyalı yönetmen Andrew Haighs’in ‘Weekend’i The New York Times’ın da belirlediği üzere 2011’in en iyilerinden. Glen ile Russell’ın tek gecelik bir macera olarak başlayıp iki gün içinde başka bir şeye dönüşen ilişkilerinin anatomisi, standart aşk hikâyelerinin ulaşamadığı noktalara nüfuz ediyor. (16, 18 Şubat 22.00 ve 19 Şubat 13.00’te AFM Fitaş’ta)

Gandu: Öpüşmenin bile hâlâ mesele sayıldığı Bollywood’da küfürlü bir dil, bol bol uyuşturucu ve hardcore seks sahnesi tabii ki pek de hoş karşılanmaz. Hintli yönetmen Quashik Mukherjee - ya da diğer adıyla Q - imzalı ‘Pislik’e adını veren kahraman Gandu’nun halüsinatif yolculuğu tabii ki Hindistan’da yasaklı. (16 Şubat 19.30, 23 Şubat 15.30, 25 Şubat 13.00’te AFM Fitaş’ta.)

Denİzde İkİ Yıl: Ben Rivers, deneysel filmlerinde medeniyete sırtını çevirip vahşi doğayla farklı bir ilişki içine giren insanlara ayrı bir ilgi gösterdi. Rivers, ilk uzun metrajlı filminde de bildik temalarının izinden gidiyor, İskoçya’da bir ormanda münzevi bir hayat yaşayan Jake Williams’a odaklanıyor. (21 Şubat 16.00’da Maçka Gmall, 24 Şubat 14.30’da AFM Fitaş, 25 Şubat 16.00’da Maçka Gmall’da)

50/50: Çıkış noktasıyla ta baştan ilgi çeken filmlerden: ‘50 / 50’ uzun süredir merakla beklediğimiz ‘kanser komedisi’... 27 yaşındaki Adam’ın (indie gözdesi Joseph Gordon - Levitt) kanser olduğunu öğrendikten sonra yaşadıkları, yurtdışından gelen eleştirilere bakılırsa zorlu bir denge tuttururken komediden de ödün verme niyetinde değil. (19 Şubat 21.30’da AFM Fitaş, 22 Şubat 22.00’de AFM Budak Caddebostan, 24 Şubat 22.00’de AFM İstinye Park’ta)

Karanlık At: Amerikan orta sınıfının karanlık tarafı halen taze bir şeyler barındırabiliyorsa bunda bağımsızların yıldız yönetmeni Todd Solonz’un payı es geçilemez. Solonz yeni filmi ‘Karanlık At’ta kara mizahını 30’larındaki bir imkânsız çiftin hikâyesinden çıkartıyor. Justin Bartha ve Solondz gözdesi Salma Blair’e Mia Farrow ve Christopher Walken gibi emektarlar eşlik ediyor. (22 Şubat 21.30 ve 26 Şubat 22.00’de AFM Fitaş’ta)

Volkan: “67 yaşında bir karakter üzerinden bir yaşdönümü hikâyesi anlatmak pek alışıldık bir tercih değil ama’Volkan’ bunu başarıyor”. İzlanda’nın son dönem festival gözdesi ‘Volkan’, Screen Daily gazetesinde böyle değerlendirilmişti. Runar Runarrson’un ilk uzun metrajı, hassas üslubuyla eleştirmenleri çoktan tavladı. (17 Şubat 22.00 AFM Caddebostan Budak, 21 Şubat 22.00 AFM İstinye Park, 23 Şubat 19.00 AFM Fitaş’ta)

Işık Açık KalsıN: Yönetmen Ira Sachs, en zor işlerden birine kalkışıyor, kendi hikâyesini tüm açıklığıyla perdeye getirmeyi hedefliyor. New York’ta çalışan bir belgeselciyle, başlarda gizli bir gey olan genç avukatın ilişkisini tüm safhalarıyla irdeleyen yapım, yine bu yıl !f’in ‘ACID 20. Yılını Kutluyor’ bölümünde gösterilecek Jacques Nolot filmi ‘Unutmadan Önce’den ilham almış. (25 Şubat 22.00, 26 Şubat 13.00’te AFM Fitaş’ta)

Kuralsız Hayat: Hong Kong’lu kült yönetmenlerden Johnnie To, ekonomik pazarın işleyişini kendi üslubunda masaya yatırıyor. Ortaya iç içe geçmiş üç farklı öyküden oluşan ve benzerlerinden birkaç gömlek üstün olduğu kuvvetle muhtemel bir olaylar ağı çıkıyor.
(23 Şubat 21.30’da AFM Fitaş ve 24 Şubat 22.30’de AFM Caddebostan Budak’ta)

Sığınak: Genel kanı farklı bir deneyim olduğu yönünde... Sebep ise hem başrol oyuncusu Michael Shannon ve Jessica Chastain’in performansları hem de gördüğü felaket kâbuslarıyla hayatı allak bullak olan kahramanının insanı kavrayıp çivi üstüne oturtma kapasitesine sahip hikâyesi... ‘Sığınak’ kuşkusuz bu senenin muhtemel !f gözdelerinden. (26 Şubat 21.30’da AFM Fitaş’ta)

Bu Dans Senİn: ‘Marilyn ile Bir Hafta’da sinema tarihinde pek gerçekleştirilemeyeni, Marilyn’i layığıyla canlandırmayı başaran Michelle Williams’ın nasıl geniş bir rol yelpazesinde salındığını görme fırsatı ‘Bu Dans Senin’e şans verme nedenlerinden sadece biri. Williams’ın bu seferki karakteri de komşusuna duyduğu yakınlıktan dolayı evliliğini sorgulayan Margot. (16 Şubat 21.30 AFM Fitaş, 18 Şubat 22.00 AFM Budak Caddebostan, 21 Şubat 19.30’da AFM İstinye Park’ta.)

Çürük: Eşcinselliği ‘psikoseksüel bir bozukluk’ olarak niteleyen TSK’nın ‘pembe rapor’ uygulaması tonla hikâye barındırıyor kuşkusuz. Muayene, ‘ilişki anı’ fotoğrafı gibi aşamalardan oluşan rapor süreci, Ulrike Bohnisch’in belgeselinde birinci elden tanıklarının gözüyle aktarılıyor. (21 Şubat 15.30, 24 Şubat 13.00’te AFM Fitaş’ta)

Anahtar Delİğİ: ‘Odysseia’nın Guy Maddin usulü serbest bir uyarlaması... Tabii ki ‘Odysseia’dan gangster ve hayalet hikâyelerini bir araya getiren gerçeküstü bir yapıt çıkarmak da sadece Maddin’in altından kalkabileceği bir şey olurdu. (18 Şubat 17.00 AFM Fitaş, 19 Şubat 13.00 AFM Budak Caddebostan, 22 Şubat 19.00 Cinebonus Maçka Gmall’da.)

Kaçak Renee: Yine !f’te gösterilen bir önceki filmi ‘Kahrolası’nda 11 yaşından beri filme çektiği gerçek malzemeyi sıradışı çocukluğunu aktarmak için kullanan Jonathan Caouette, kendi yetişkin dönemini aktarırken de aynı tekniği kullanıyor. Caouette’in annesini bir akıl hastanesine götürme süreci, bambaşka bir yol filmine imkân veriyor. (24 Şubat 19.30 AFM İstinye Park, 25 Şubat 19.00 AFM Fitaş, 26 Şubat 16.00 Maçka Gmall’da)

Yüzü Olmayan Gözler: ‘Slasher’ların atası gerçeküstücü bir başyapıt. Georges Franju’nun modern korku sinemasına yön veren 1960 yapımı ‘Yüzü Olmayan Gözler’i kült bölümüne en çok yakışacak filmlerden.

Fİlm Kameralı Nyman: Müzik hanesinde ismi göründüğünde filme de baştan şans verilen isimlerden Michael Nyman... Aynı zamanda festivalin de konuklarından minimalist besteci bu sefer müziğine kendi görüntüleriyle eşlik ediyor, Vertov’un ‘Kameralı Adam’ deneyini dünyanın farklı bölgelerinde çektiği görüntülerle güncelliyor. (18 Şubat 19.00 AFM Fitaş, 23 Şubat 16.00, 26 Şubat 19.00’da Maçka Gmall’da.)

Kaynak: Radikal

15 Şubat 2012 Çarşamba

Yeni güzelimiz Emma Watson


Guillermo del Toro'nun yönetmesi planlanan Güzel ve Çirkin (Beauty and the Beast) uyarlamasında başrolde Harry Potter serisinin genç yıldızlarından Emma Watson'ın ismi öne çıkıyor.

Bridget Jones’un Günlüğü (Bridget Jones's Diary) ve Üç Silahşörler (The Three Musketeers) gibi filmlerin senaristi Andrew Davies'in senaryosunu kaleme alacağı projenin, henüz detayları belli olmasa da, dönem draması olması planlanıyor. Senaryonun tretmanı ise Guillermo del Toro'nun elinden çıkacak.

Projenin yapımcılığını ise Alison Greenspan ile yine yönetmen Guillermo del Toro yapacak. Ünlü yönetmen, daha önce projenin sadece yapımcılığını yapacağını açıklamıştı. Önünde Pacific Rim projesi bulunan Del Toro'nun Güzel ve Çirkin'in çekimlerine ne zaman başlayacağı bilinmiyor.

Hollywood'da bu proje varken, başka bir Güzel ve Çirkin uyarlaması da Fransa'da çekimleri bekliyor. Vincent Cassel ve Léa Seydoux'un başrolü paylaştığı filmi Christophe Gans yönetecek.

14 Şubat 2012 Salı

Bir ödül de Uggie'ye


Oscar'a aday filmleri izlerken oscar'ı The Artist'teki köpekciğe mi (Uggie) yoksa War Horse'daki ata mı (Joey) verseler karar veremedim diye bir tweet atmıştım.. Ama görüyorum ki böyle düşünen tek ben değilmişim zira The Artist'in zeki ve bir o kadar da sevimli oyuncusu Uggie bir filmde oynayan en başarılı köpek seçilerek bu yıl ilki dağıtılan "Altın Tasma" ödülünün sahibi olmuş.. Tebrikler Uggie..=)

2012'nin yıldızı Jean Dujardin

      The Artist sömestri tatilimde izlerken beni en çok mutlu eden filmdi diyebilirim. Siyah beyaz olmasına rağmen o kadar renkli ve sessiz olmasına rağmen o kadar anlamlı sözler vardı ki.. Tabii filme renk katan en önemli unsur ise şüphesiz Jean Dujardin idi. Fransız sinemasının hayatımıza kazandırdığı aktör, Alain Delon'dan sonra Fransa'nın bize en karizmatik ve işe yarar anlamda tek katkısı olsa gerek! =)
     
      Peki The Artist'in karizmatik jönü Jean Dujardin daha önce neler yapmış.. Benim dikkatimi çeken ilk filmi 2004 yapımı romantik komedi türündeki Mariages (Evlilikler)..  Lucy Luke ve Cash diğer diikat çeken filmleri arasında.. 2010 yapımı A View of Love'da ise başarılı performansı ile dikkat çekiyor. Yine yakın geçmişe ait bir başka filmi ise Küçük Beyaz Yalanlar.. Ama şüphesiz The Artist Jean Dujardin'in kariyerinde yepyeni bir sayfa açacak gibi gözüküyor Golden Globe'dan (müzikal dalında) sonra Bafta'da da en iyi erkek oyuncu ödülünü alan Jean Dujardin bana göre Oscar'ı da hak ediyor.. Alsın tabii, yakışır..=)

İlk yazı

Her yeni şeye başladığım gibi yine pek hevesliyim.. Daha önce de blog denemelerim oldu ama şimdi daha farklı=) Her yeni albümüne bu sefer diğerlerinden çok farklı bir çalışma oldu, hepsi bebeğim ama bu başka diyen popstarlar gibi hissediyorum=) Daha doğrusu şöyle söyleyeyim, daha önce çok farklı konularda 4-5 blog açıp sonra hepsiyle uğraşmak zor geldiği için toptan bıraktım.. Şimdi de diyorum ki hepsini tek blogda toplayayım, bakalım ne kadar uzun soluklu olacak..

Öncelikle kendimden bahsedeyim, üniversitede radyo,tv ve sinema eğitimi aldım, sonrasında serseri mayın gibi şuursuzca kişiliğimle uzaktan yakında ilgisi olmayan çeşitli işlerde çalıştıktan sonra kendimi ait olduğum yerde radyoda buldum.. Haberlerdi, programlardı derken yok dedim, böyle sabah 6 akşam 6, haftasonu tatil yok, bayramda çalış, yazın 1 hafta tatil için ağla, bana göre değil dedim.. Tam da ben bunları söylerken kader benim için özel bir lisede radyo tv öğretmenliği kadrosunda yer ayırtmış meğersem.. Neyse öyle böyle derken 3 yıl geçti, bu araya bir de yüksek lisans sıkıştırdım, hala devam etmekte, bakalım nolucak..

Bloguma gelince sinema haberleri ve kendi naçizane yorum ve fikirlerime, ayrıca sevdiğim filmlerden kısa kısa sahnelere yer vereceğim. Radyoya gelince çok özledim, mutlaka bir gün yeniden güzel bir şeyler yapmak istiyorum, ama o olana kadar ben de blogumda madem sinema yazıları ve haberlerine yer vereceğim, o halde neden minik bir de radyo yayınım olmasın ki dedim. Hoş henüz teknik olarak nasıl yapacağımı bilmiyorum ama bakalım çözerim elbet=) Velhasıl diyorum ki sinema şarkısız olmaz, arada güzel soundtrackler seçer, onları da anons ederim, mutlu olurum=)

Şimdilik böyle..
Sevgiler=)